Sosyal Medya

Makale

Morisko’ların Sonuncusu; Akif Emre

“Buruc suresinde, kadın erkek ayırmadan ateÅŸ dolu çukurlara atılan kavmin adı verilmez. Aksine “Ashab-ı Uhdut” adı ile bu zalimliÄŸi yapanlar deÅŸifre edilir. Bütün ÅŸiddetine raÄŸmen zulme direnenlerin izzeti ve kıyamın kararlılığı takdire ÅŸayandır. Sureyi okuyan her mümin bu acıyı derinden hisseder ve bu aziz insanların izinden zulme tavır konulmasının gerekliliÄŸini zihnine kazır. Resulullah’tan (sav) çok önce gerçekleÅŸen bu zulmü gündeme getiren Buruc suresi, onun kıyamete kadar unutturulmaması görevini müminlere tevdi etmiÅŸtir. Dünya üzerinde kime yapılırsa yapılsın hiçbir zulmün üzerinin örtülmesine göz yumulmamalı ve zulme izzetle karşı duranlar ümitler yeÅŸersin diye gündemde tutulmalıdır …”

Vefatı sonrası “Elveda Endülüs; Moriskolar” adlı beÅŸ bölümlük belgeseli ailece izledikten sonra Buruc suresi tefsirinin yanına bu notu düşmüşüm. Akif Emre’nin, bu belgeselde Batının vahÅŸi yüzünü gösteren belgelerle birlikte, 19. yüzyıla kadar devam eden izzetli Morisko direniÅŸini, ümitleri yeÅŸertecek biçimde sunmaktaki titizliÄŸine bir kez daha hayran kaldım. Oysa günümüzde popüler sayılan, en kanlı fotoÄŸrafları yayınlayarak vahÅŸetin boyutlarını sergilemek ve dolayısıyla zulme direnenleri aziz deÄŸil aciz gösterme aymazlığı revaçtadır.

Arkasında eser bırakanlar bağlı oldukları ilkeleri ve hissiyatlarını zamana not düşerler. Onları izlemek isteyenler, bu ipuçlarını takip ederek münevver şahsiyetler üzerinden nasıl bir duruş sahibi olunması gerektiğini görür ve kendi rotalarını buna göre oluştururlar. Akif Emre, gönderildiği çağa ait taraf olduğu izzetli direnişin yanında durarak, görmezlikten gelinen zulümleri açığa çıkarmayı, yapılanları tarihe not düşmeyi kendisine meslek edinmişti. Kendisine has bu özel hassasiyeti, çağımıza kazandırdığı eserleriyle büyük bir tanıklığa muvaffak oldu.

Tarık bin Ziyad’ın gemileri yaktırması iliklerine  kadar iÅŸlemiÅŸ ve onda hayat bulmuÅŸtu. Bu yüzde Akif Emre de gayr-i Ä°slami ve gayr-i insani olan her ÅŸeyle mücadele ederken gemileri yakmış, hayatı dönülmez bir yol görüp sırat-ı müstakim üzere yaÅŸamıştır. Endülüs devletinin terk etmek zorunda kaldığı topraklarda kalan Müslümanlara “müdeccen” yani ehlileÅŸtirilmiÅŸ deniyordu. Akif Emre, ülkemizde Ä°slam’ı gerileme sebebi görerek hayattan tecrit etmekle görevlendirilmiÅŸ Batının yerli iÅŸbirlikçileriyle mücadele içinde geçen ömründe müdeccen sayılmayı reddetmiÅŸtir.

Gırnata düşmesinden cesaret alan haçlılar, müdeccenliÄŸi bitirip onları HristiyanlaÅŸtırmaya baÅŸlayınca buna direnen müminleri acımasızca katledildiler. Zorla vaftiz edilerek HristiyanlaÅŸtırılanlar  ‘Morisko’ ismiyle damgalandılar. Moriskolar, Hristiyan görünmelerine raÄŸmen Ä°slami yaÅŸantılarına devam ettiler. Ancak bu kez de Hristiyanlığın gereklerini yerine getirmedikleri ileri süren engizisyon mahkemeleri vasıtasıyla iÅŸkencelere maruz kaldılar. Sevgili Akif Emre, bu özgün ve çok deÄŸerli çalışmasıyla her türlü zorluÄŸa raÄŸmen kalplerinde imanı muhafaza ederek direniÅŸi sürdüren bu aziz insanlardan bahsederken, Ä°slam’ın mensuplarına ne yapılırsa yapılsın iman ettiÄŸimiz müddetçe yok edilemeyeceÄŸinin müjdesini verir. Ä°ÅŸte bunun bir örneÄŸi 1923-1950 yılları arasında bu topraklarda uygulanan zulüm ve yasaklara raÄŸmen içlerinde imanı muhafaza edenler bu günkü neslin mimarlarıdır.

Endülüs’ün yıkılışından sonra Ä°slam medeniyetinin izlerini hatırlatan eserler ya tamamen yıkılmış ya da dönüştürülmüştü. Kurtuba cami içinde yaptırılan katedral ışıklandırılırken diÄŸer kısımlarının karatılması anlatılırken, cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlıyı ve Ä°slam’ı hatırlatan eserlerin hayatiyetini gidermek için yapılan tecavüzleri hatırladım.

Moriskolar yaptıkları eserlerin bir kenarına “La Galibe Ä°llallah” imzasını atıyorlardı. Yani her türlü zorluÄŸa raÄŸmen ümit kesmedikleri Allah daima galip olandı. Bu da Müslümanların verdikleri eserlerle Ä°slam’ın izzetini yaÅŸatmak zorunda oldukları ana fikrini canlı tutuyordu. Çünkü bir eserin hangi medeniyete ait olduÄŸu, onu yapanın tasavvuruna, estetik anlayışı ve emeÄŸine baÄŸlıdır. Akif Emre’nin eserlerinde bu imza ayan beyan görülür.

Gırnata kuÅŸatma altındayken Ebu Gassan ‘Hakkı savunacak tek yiÄŸit kalmayana kadar mücadele etmeliyiz’ diyenlerin önderiydi. Onlar ancak son nefeslerine kadar mücadele ederlerse Allah’ın yardımının kendilerine ulaÅŸacağına iman etmiÅŸlerdi. Akif Emre de mücadeleyi terk etmenin ümitsizlik olduÄŸu ÅŸuuruyla ümmetin her noktasındaki aziz direniÅŸleri yerlerinde ziyaret etti. EdindiÄŸi intibaları tüm Müslümanların gündemine taşıdı. Onun ümmet coÄŸrafyasını bu mücadeleler üzerinden canlı tutma gayreti, ecnebilerin cetvelle çizdiÄŸi sınırları reddettiÄŸinin en açık delilidir.

Moriskoların baÅŸka ülkelere göçü, tarım ve zanaat biter endiÅŸesiyle engellendi. Moriskolar, her türlü zorluÄŸa raÄŸmen gittikleri her coÄŸrafyayı eserleriyle imar ederek yaÅŸanır kıldılar. Bir mümin kiÅŸinin mesleÄŸinin hakkını vermesi, onu anlamlı ve deÄŸerli kılacaktır. Makine mühendisliÄŸi eÄŸitimi almış Akif Emre, Ä°slam medeniyetinin izlerini bizlere hatırlatarak, modernleÅŸtirilen ve sekülerleÅŸtirilen zihinlerimizi arındıran yeni ufuklar açtı. Zira Ä°slam medeniyetini yok etmekte kararlı bütün yıkımlar,  Ã¼mmet coÄŸrafyasında teknokratların eliyle gerçekleÅŸtirilmektedir.

Gırnata ÅŸehrinde ‘Bib lambra’ meydanında güllerle süslenmiÅŸ haçın etrafında gezdirilen turistlere onun kültürel bir vahÅŸetin anıtı olduÄŸundan bahsedilmez. Evlerden, kütüphanelerden, camilerden toplanan yüzbinlerce Arapça eser bu meydanda yakılarak yok edilmiÅŸtir. Ä°kinci MoÄŸol istilasını hatırlatan dizinin 2. bölümünde, müminler kitap yazarak hayatı yaÅŸanır kılan, haçlılar ise kitap yakan olarak resmedilmiÅŸtir. Bu tüten son ocakta Ä°slam medeniyetini hatırlatan bütün eserleri yok ederek toplumun hafızasını silmeye çalışanlar,  orta çaÄŸ haçlı vahÅŸetini sürdürenlerdir. Yıllarca sansür uygulayarak insanları tek tipleÅŸtirenlere karşı Ä°slam medeniyetinin izlerini göstermeyi ve bu konuda yazı ve belgeselleriyle ümitlerimizi arttıran Akif Emre’ye müteÅŸekkirim.

Bir lokma bir hırka deyip hayatı terk etmeyi deÄŸil “Ben sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim ücretim tüm rızıkların sahibi olan Allah’tandır” diyen Resulullah’ın(sav) yolunu izledi. Bu konuda aşırı övgüleri rüşvet görerek prim vermedi. Mal ve makam sahiplerinin deÄŸirmenine su taşımaktan titizlikle uzak durdu. Eserlerinin telif ücretlerinin peÅŸine düşenlerden de olmadı. Çayı ve poÄŸaçası olduÄŸu sürece eser vermeye devam etti. Bu ÅŸekilde eser vereceklere Allah’ın rızasına uygun nasıl bir duruÅŸ sahibi olunması gerektiÄŸini hayatıyla gösterdi.

Sırpların vahÅŸetini anlatırken Aliya Izzetbegoviç’in hukuka ve insafa dayalı izzetli mücadelesine destek vererek,  adeta ‘yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır’ dizesini zihinlerimize yerleÅŸtirdi. Gazze’de yapılan mücadeleyi desteklerken Kudüs’ü unutmamamız gerektiÄŸini hatırlattı. Ä°slam beldelerinin iÅŸgali için projelendirilmiÅŸ, geleneÄŸe ve medeniyete karşı çıkan selefi örgütlenmelere dikkat çekti. Herhangi bir coÄŸrafyada bir Müslümanın burnu kanasa, onun yarasına ilaç olmayı ihmal etmeden onun ÅŸanlı direniÅŸinden hepimizi haberdar etti…

Ä°ÅŸte bu aziz ve narin AÄŸabeyim, 23 Mayıs 2017 sabahı yeni bir heyecanla kurduÄŸu haber sitesinde, gençlerle yapacağı toplantıya hazırlanırken, çayını ve poÄŸaçasını yarım bırakarak Rahmet-i Rahman’a kavuÅŸtu. Ölüm meleÄŸi onu hayırlı bir çalışmanın başında karşıladı. Fatih camiinin avlusu bir kez daha ‘Ä°yi bilirdik’ denilerek uÄŸurlanan bir Er KiÅŸi’ye ÅŸahitlik etti. Bize kalan onun titizlendiÄŸi ve eserleriyle hepimizi ÅŸahit tuttuÄŸu çalışmalarını tanıtmak ve izini sürdürmek. Yani onun amel defterinin hayır kısmını açık tutmak olmalı. Zira o hayırda çığır açanlardandı. ÇaÄŸrısı, çabası bu çaÄŸa tanıklık ettiÄŸine dair iÅŸaretleri koymaktı.

Ben dahi şahidim ki onun namazı, ibadetleri, hayatı ve ölümü âlemlerin Rabbi olan Allah içindi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.